SEFALETİ KABUL ETMİYORUZ!

KESK Antalya Şubeler Platformu olarak Antalya Defterdarlığı önünde “ İnsanca Yaşamaya Yetecek Ücret” talebiyle eylem yaptık.
KESK Antalya Şubeler Platformu adına açıklama yapan Şube Başkanımız Devrim Mol “ Yeni yıla girdik. Ama değişen bir şey yok. Zam yağmuru temel tüketim maddelerinden, gıda ürünlerine, akaryakıt ürünlerinden tekel ürünlerine kadar iğneden ipliğe sürüyor” dedi. Bu koşularda Ocak 2024 itibari ile altı aylık enflasyon farkı (%29,78) artı toplu sözleşme artışı (%15) ile maaşlarımızın toplamda %49,25 artacak olması büyük bir müjde gibi sunuluyor diyen Devrim Mol'un konuşmasının tamamı şu şekilde;
Ne yazık ki 9 evladımızı daha kaybettik. Bir kez daha yoksul evlere, içinde bir ısıtıcı dahi olmayan depremzede çadırına ve son bir ayda boyasız badanasız 21 yoksul eve düşen acıyı yüreğimizde hissediyoruz. Başta aileleri olmak üzere tüm ülkemize başsağlığı diliyoruz. Ölümler bu ülkenin, gencecik insanların kaderi olamaz. Bunun çözümü yurdumuzda ve tüm dünyada barışın ve kardeşliğin egemen olduğu düzeni kurmaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk dediği gibi Yurtta Barış Dünyada Barış sözünün amasız/fakatsız gerçekleşmesi için bizlerin de üzerimize düşeni yapacağımızın bilinmesini istiyoruz.
SEFALETİ KABUL ETMİYORUZ!
İNSANCA YAŞAMAYA YETECEK ÜCRET İSTİYORUZ!
Zam yağmuru ile başlayan ve bu yağmurun her ay şiddetlenerek kasırgaya dönüştüğü zorlu bir yılı geride bıraktık.
Ülkeyi yönetenler “işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik” nutukları atsa da reel ücretlerimizin, maaşlarımızın hızla buharlaştığı bir süreci yaşamaya devam ediyoruz.
Çünkü bu ülkede yıllardır maaşlarımız, ücretlerimiz TÜİK vasıtası ile açıklanan enflasyona göre artırılıyor. TÜİK ise açıkladığı rakamlarla bizim çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız enflasyonun en az yarısını bir kara delik gibi yutuyor.
Dolayısıyla yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı ile TÜİK’in sanal enflasyonu arasındaki makas büyürken satın alma gücümüz her geçen gün düşüyor, yoksulluğumuz artıyor. Tüm bunlara rağmen iktidar sözcüleri 3 Ocak’ta açıklanan verilerden sonra hiç sıkılmadan “yıllık enflasyon %64,77 oldu, hedeflediğimiz %65’in altında kaldı” diyorlar. Ülkemiz TÜİK’in bu sanal rakamlarına göre bile enflasyonu en yüksek ülkeler sıralamasında liderliği kimseye bırakmıyor.
Tüm bunların yanında İktidar ve ortakları uzun yıllardır uyguladıkları ekonomik politikalarla bizleri açlıkla yoksulluk sınırında bir yaşama mahkum ederken, bu ülkenin geleceği olan genç nesilleri de sorgulamayan ve itaat ve biat eden, bilimsellikten ve laiklikten uzak bir “eğitim” modellemesi içinde yetişmesi için her geçen gün daha fazla uğraş içindeler. Bu hususta gemi o kadar azıya aldılar ki, Milli Eğitim Bakanı Meclis kürsüsünden “sizin tarikat ve cemaat dediklerinize biz sivil toplum kuruluşları diyoruz“ diye konuşabiliyor. Evet biz bu söylemi daha önce de çok duymuştuk. O zamanlar iktidar ve yandaşlarının can siper hane savunduklarının bu ülkeye ve topluma nasıl ağır bir bedel ödettiğinin tanığıyız. Buradan bir kez daha söylüyoruz, laiklik ve laik eğitim bu ülkenin vazgeçilmezidir. Bunun için bugüne kadar verdiğimiz mücadeleyi bugünden sonrada daha da güçlü bir şekilde vermeye devam edeceğiz.
Başka ülkelerde iktidar devirecek büyüklükteki skandalların normalleştirmesine izin vermeyeceğiz. En son Adalet Bakanı Yardımcısı Ramazan Can’ın Adalet Bakanlığı Görevde Yükselme Sınavı mülakatı öncesi cep telefonuna gelen referans mesajlarını yanıtlayan ve Adalet Bakanı Özel Kalemine ilettiği yaklaşık yarım saat süren mesajlaşma görüntüleri medyada yayınlandı. Adalet Bakanı dahil olmak üzere bütün iktidar bu skandalı sahiplendi ve dahası bunun bir iletişim başarısı olduğunu söyleyecek kadar ileri gittiler. Biz biliyoruz ki bu tür makamlardan gelen talepler sınav komisyonlarında referans talebi olanın lehine değerlendirilmektedir. Buradan bir kez daha söylüyoruz, mülakat uygulaması emek hırsızlığıdır, bilgi hırsızlığıdır ve hemen kaldırılmalıdır.
Yeni yıla girdik. Ama değişen bir şey yok. Zam yağmuru temel tüketim maddelerinden, gıda ürünlerine, akaryakıt ürünlerinden tekel ürünlerine kadar iğneden ipliğe sürüyor.
Bu koşularda Ocak 2024 itibari ile altı aylık enflasyon farkı (%29,78) artı toplu sözleşme artışı (%15) ile maaşlarımızın toplamda %49,25 artacak olması büyük bir müjde gibi sunuluyor.
Oysa bu “müjde” koskoca bir yalandan ibarettir. Çünkü ücretlerde enflasyon oranında artış demek dünyanın her yerinde sıfır zam demektir. Yaşanan gerçek hayat pahalılığının suni TÜİK rakamları ile yarı yarıya düşük gösterildiği Türkiye’de ise bunun anlamı emekçilerin cebinden çalmaya devam etmek demektir.
Nitekim bugün aldığımız maaşlar yıllardır sürdürülen bu soygun düzenini ispatlamaktadır. Buna göre:
-
Eşi çalışmayan, 2 çocuklu, en düşük kamu emekçisi maaşı eş ve çocuk yardımı dahil 32 bin 835 TL’de, ortalama kamu emekçisi maaşı ise yine eş ve çocuk yardımı dahil 35 bin TL’de kalmıştır.
Üstelik 2023 yılı temmuz ayında geçilen “yeni maaş rejimi” ile bu tutarların 12 bin TL’si “ilave seyyanen ödenek” ortalama 5 bin TL’si ise “ek ödeme” adı altında taban aylığa yansıtılmayacak tutarlardır. Kısacası cebimize giren maaşın yarısı emekli aylığımıza yansıtılmamaktadır.
-
Mevcutta 7.500 TL olan en düşük emekli aylığının ne kadar artacağı ise hala belirsizdir.Eğer altı aylık enflasyon (%37,6) artışı uygulanırsa en düşük emekli aylığı 10 bin 320 TL’ye çıkacak ve yine açlık sınırının altında kalacak.
-
En önemlisi önümüzdeki günlerde de TÜİK sahte enflasyon rakamları açıklamaya devam ettikçe, adaletsiz gelir vergisi dilimleri sürdükçe, TL döviz karşında değer yitirdikçe bugün yapılan artışların bir iki ay içinde hiçbir karşılığı kalamayacaktır. Hepimizin maaşları, ücretleri sefalet düzeyine daha fazla yaklaşacaktır.
Bizler yoksullukta, sefalette eşitlenmek değil, hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz.
Bunun için:
-
Öncelikle tüm kamu emekçilerine bugün için brüt 12 bin 147 TL olarak verilen ilave seyyanen ödeneğin taban aylık katsayısına dâhil edilmesini istiyoruz.
-
En düşük kamu emekçisi maaşının eş, çocuk, kira ve ulaşım gibi yardım kalemleri ile bugün 50 bin TL’yi aşan yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını, bu rakamın her üç ayda bir yoksulluk sınırında yaşanan artışa göre güncellenmesini, üzerine her çeyrekte yaşanan büyüme rakamlarının refah payı olarak eklenmesini istiyoruz.
-
En düşük emekli aylığının 16 yıl önceki seviyeye yani asgari ücretin %110’una çıkarılarak net 18 bin 700 TL’ye çıkarılmasını istiyoruz.
-
Gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülmesini, yoksulluk sınırına kadar olan ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini istiyoruz.
-
Tüm kamu emekçilerine ücretsiz öğlen yemeği istiyoruz. İşyerinde yemek çıkmayan kamu emekçilerine aylık 4 bin TL yemek yardımı verilmesini ve özellikle büyükşehirlerde artan kiralar ortada olup, maaşımızın yarıdan fazlasını kiraya ayırmak zorunda kaldığımız ortada iken, kira yardımı istiyoruz.
Buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz. Gelin yıllardır tekrarlanan bizi her geçen gün daha sefalete iten bu oyuna artık dur diyelim. Ne TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarına ne iktidarın “refah payı” aldatmacalarına kanmayalım.
Yıllardır hepimize kaybettiren bu yoksulluk ve sefalet düzenine karşı insanca yaşayacak ücret, güvenceli iş, güvenli gelecek için omuz omuza verelim.
Yaşasın Örgütlü Onurlu Mücadelemiz!
Yaşasın KESK!