top of page

KESK Antalya Kadın Meclisi Müftülere nikah kıyma yetkisi veren yasanın meclis gündemine getirilmesini protesto etti. Güllük postanesi önünde toplanan KESK’li kadınlar adına basın açıklamasını BES Antalya Åžube BaÅŸkanı Devrim MOL yaptı. Konuyla ilgili okunan basın metninin tamamı ÅŸu ÅŸekilde;

 

MÜFTÜLÜK YASASINA Ä°TÄ°RAZIMIZ VAR!

BU YASALAR BÖYLE GEÇMEZ!

5 Ekim PerÅŸembe günü kamuoyunda ‘Müftülük Yasası’ olarak bilinen Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda DeÄŸiÅŸiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Ä°çiÅŸleri Komisyonu’ndan geçti. Önümüzdeki Salı günü veya en yakın zamanda TBMM Genel Kurulu’na gelmesi bekleniyor.

 

Size o Genel Kurul’un üyesi olan bir kadın vekil olarak sesleniyoruz. Bu yasa tasarısı hangi çevreden olursak olalım biz kadınların tamamının hayatlarını zorlaÅŸtıracak, bizi baskı altına alacak ve buna dur demek sizin elinizde. Neredeyse bütünüyle erkeklerden oluÅŸan komisyonun hızla hayatlarımızı etkileyecek bu tasarıyı geçiriÅŸine ÅŸahit olduk. Genel Kurul’da sizlerin sesimizi, itirazımızı yükseltmesini, yasanın böylesine kolay geçmemesini umuyoruz. EÄŸer siz kadın-erkek eÅŸitsizliÄŸini iyice doÄŸallaÅŸtıracak olan bu yasaya dur demezseniz, etkili bir ÅŸekilde muhalefet etmezseniz bir sonraki gün biz kadınlar için çok geç olacak. Her gün kadınların – çoÄŸunlukla da boÅŸanmaya çalışırken – öldürüldüÄŸü bir ülkede, kadınların boÅŸanmaması gerektiÄŸini savunan ve dolayısıyla ÅŸiddete mahkûm eden, kadın-erkek eÅŸitliÄŸini temel almayan bir kuruma evlilik alanında resmi yetki verilmiÅŸ olacak.

Tasarıya neden mi itiraz ediyoruz? 

Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda deÄŸiÅŸiklik yapılmasına iliÅŸkin tasarıyla il ve ilçe müftülüklerinin de evlendirme memurları arasına eklenmesi öngörülüyor. Müftülerin kıyması tasarlanan bu nikâh medeni bir nikâh; dolayısıyla çocuk yaÅŸta ve çoklu evliliÄŸin yasak olması sürdürülüyor. Yani bu geliÅŸme imam nikâhının resmi nikâh yerine geçmesi anlamına gelmese de müftülerin resmi nikâh kıymakla görevlendirilmeleri dinin (ve tek bir inanç biçiminin: Diyanet’in uyguladığı haliyle Sünni Ä°slam) bu toplumdaki herkesi kapsaması gereken medeni hukukun alanına müdahil olması anlamına geliyor. Ayrıca tasarıda yetki müftülerle sınırlı tutulmuyor; kullanılan “müftülüklere” ifadesinden ötürü yetki devri ile “imamlara” doÄŸru geniÅŸletilmesi mümkün ki bu da denetimsizlik riskini artırıyor. Tasarıyı savunurken Ä°çiÅŸleri Bakanı Süleyman Soylu “evlendirme iÅŸlemlerinde müracaattan tören yerine, düzenlenecek belgeden nikah kıyacak memurun giyeceÄŸi cübbeye kadar belediye evlendirme memurunun uyguladığı, Türk Medeni Kanunu ve Evlendirme YönetmeliÄŸi hükümlerini, aynen il ve ilçe müftülüklerinin de uygulayacağını; yapılacak evlenmelerin hiçbir farklılık göstermeyeceÄŸini” iddia etmiÅŸti. Ama yetkinin müftülüklere geniÅŸletilmesiyle söz konusu yönetmelik de deÄŸiÅŸtirilmek durumunda kalacak ve ne tür deÄŸiÅŸikliklerin yapılacağını bilemiyoruz.

Ä°çinde bulunduÄŸumuz koÅŸulları da göz önüne aldığımızda sosyal politika alanında ve ailenin ÅŸekillendirilmesinde kadınla erkeÄŸin eÅŸitliÄŸini temel almayan bir yaklaşımla çalışan Diyanet Ä°ÅŸleri

 

BaÅŸkanlığı’nın söz hakkının her geçen gün artmakta olduÄŸunu görüyoruz. 2003’te müftülüÄŸe baÄŸlı ilk Aile Ä°rÅŸat ve Rehberlik Bürosu’nun kurulmasından ve 2011’de Diyanet ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında yapılan protokolden bu yana sosyal politika ve hizmetleri belirlemek ve saÄŸlamakla görevli esas kurumlardan biri Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı olmuÅŸ durumda. Bu kurum boÅŸanmayı cinsel istismar suçuyla aynı derecede “sorun” olarak görürken, hatta hizmetlerine bakıldığında boÅŸanmayı önlemeyi kadınların birçok probleminden daha fazla dert edinirken bir yandan da biz kadınlara ‘aile terapisi’ verme görevini üstlenmekte. Tasarının yasalaÅŸması durumunda evlendirme iÅŸlemi için müftülüklerin yetkilendirilmesiyle çoÄŸu kadın evlenmek için olsun, ailede sorun yaÅŸayınca olsun kadın-erkek eÅŸitsizliÄŸini doÄŸal sayan, erkeklerin çıkarına olacak ÅŸekilde dini referansları temel alan, kadınların boÅŸanmaması gerektiÄŸini savunan bir kuruma baÅŸvuruyor olacak. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı sosyal politika alanından ve medeni haklarımızla ilgili konulardan çekilmeli, evlendirme iÅŸlemi ve psikolojik danışmanlık için yetkili kılınmamalı.

 

Ayrıca müftülüklere nikâh kıyma yetkisi verilmesi iddia edildiÄŸi üzere resmi nikâhsız imam nikâhlarını azaltmayacak, çünkü görüyoruz ki erkekler resmi nikâh kıymayarak aslında kız çocuklarıyla veya birden fazla kadınla evleniyor ya da boÅŸanma durumunda mal paylaşımından kaçabiliyorlar. Zaten Türkiye'de evliliklerin %95'inde hem resmi hem imam nikâhı kıyılıyor; %3'ü ise resmi nikâhsız imam nikâhı. Bu oran 18 yaÅŸ altında artıyor, ama 18 yaÅŸ altı - yani çocuk evliliÄŸi/çocukların cinsel istismarı - imam nikâhlarının çoÄŸunu da resmi imamlar kıyıyor (veriler Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü'nün ASPB destekli 2014 seneli araÅŸtırmasından). Bu amaçlarla hareket eden erkekler, müftülük vasıtasıyla yapılacak resmi nikâhı da tercih etmeyeceklerdir. Bunun yanı sıra resmi nikâh olmadan imam nikâhı kıydırmak da 2015 senesinde suç olmaktan çıkarıldığını; bu ÅŸekilde tam da böylesi çocuk yaÅŸta ve çoklu evliliklerin, kadınların medeni haklardan yoksun bırakılmasının bir bakıma önünün yakın zamanda açılmış olduÄŸunu da unutmamak lazım.

Ama belediyeler ve müftülüklerin nikâh kıymasının oluÅŸturacağı ikilik hali toplumsal kutuplaÅŸmayı (nikâhın kim tarafından kıyılacağı konusunda) pekiÅŸtirecek, bizler üzerinde muhafazakâr bir “tek tip hayat” dayatmasını artıracak. Hangi çevreden olursak olalım kararı biz kadınların deÄŸil çevremizin almasına yol açacak. Müftülükte evlenen-belediyede evlenen ayrışması bir kimlik ayrışması haline getirileceÄŸinden kadınların bu konuda toplumsal baskı sebebiyle özgür seçim yapması mümkün olmayacak.

Erkeklerin bizlere sormadan yazdığı ve hayatlarımız hakkında kararı yine çevremizdeki erkeklerin eline bırakan bu tasarı yasalaÅŸmamalı, müftülüklere resmi nikah yetkisi verilmemeli.. 

Ä°kinci olarak, Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda yapılmak istenen deÄŸiÅŸiklikte “saÄŸlık personelinin takibi dışında doÄŸan çocukların doÄŸum bildirimi nüfus müdürlüklerine sözlü beyanla yapılır” ÅŸeklinde bir ibare bulunuyor. Aslında bu ibare ÅŸu anda yürürlükte olan kanunda da mevcut. Ama yapılacak her yeni yasal düzenlemenin bir öncekinden daha iyi ve saÄŸlık hizmetlerinin çok daha sistematik ve yaygın olduÄŸu günümüz koÅŸullarına daha uygun olması gerekir. Tam da bu baÄŸlamda önerilen deÄŸiÅŸiklikte sözlü doÄŸum beyanının koÅŸulları tanımlanıyor ve “beyanın teyidi amacıyla mülki idare amirinin emriyle, aile hekimlerinin aracılığıyla araÅŸtırma yaptırılır” ifadesi eklenerek bir çeÅŸit denetime tabi tutulması öngörülüyor. Fakat mülki amir emir vermediÄŸi sürece araÅŸtırma gerekmediÄŸi gibi araÅŸtırma yapılmadığı durumda herhangi bir cezai yaptırım getirilmiyor. Elbette ki çocukların nüfusa kaydedilebilmesi çok önemli. Özellikle savaÅŸ ve göç halinde doÄŸum her zaman saÄŸlık personeli takibinde gerçekleÅŸmeyebiliyor – yani sözlü beyanın tamamen kaldırılması mümkün olmayabilir; ama öte yandan ÅŸu da bir gerçek: Çocuk yaÅŸta zorla evlendirme yoluyla çocukların istismarı, çoÄŸunlukla hamilelikleri sırasında bir saÄŸlık kurumuna gitmeleriyle ortaya çıkıyor. Dolayısıyla sözlü beyan cinsel istismarın üzerini örtmenin bir yöntemi haline gelebiliyor. Biz kadınlar bundan endiÅŸe duyuyoruz. Çocuk yaÅŸta evlendirme bir cinsel istismar biçimidir ve örtbas edilmesi için yasalarda ve uygulamada herhangi bir açık bulunmamalıdır. Sözlü beyanla nüfus kaydında her aÅŸamada bir araÅŸtırma gerçekleÅŸtirilmeli, mülki amirin emrinin olmadığı durumlar asla buna istisna sayılmamalı ve araÅŸtırmanın gereken özenle yapılmaması yaptırıma tabi olmalı. Dolayısıyla çocuk yaÅŸta evlendirmenin suç olarak düzenlenmesi ve sözlü beyanın çocukların cinsel istismarının üzerini örtmeye yönelik olarak gerçekleÅŸtirilip gerçekleÅŸtirilmediÄŸinin anlaşılması bakımından araÅŸtırılması ÅŸart.

Üçüncü olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanların evlilik yoluyla vatandaÅŸlığa baÅŸvurabilmesi için getirilen genel ahlak kriteri nasıl ve kime uygulanacak? Genel ahlakın içeriÄŸini, sınırlarını, kiÅŸilerin buna uyup uymadığını belirleyecek olan illerdeki VatandaÅŸlık BaÅŸvuru Ä°nceleme Komisyonlarının kimlerden oluÅŸacağı, nasıl çalışacağı dahi tamamen muÄŸlak durumda. Örnek vermek gerekirse boÅŸanmayı engellemek için bunca çaba gösterilen bir ortamda boÅŸanmış olmak ahlaksızlık mı sayılacak? Ahlak kadınlar ve erkekler için aynı ÅŸekilde mi tarif edilecek; yoksa hep karşılaÅŸtığımız üzere ahlaksızlık kadınlara mı mahsus görülecek?Anayasa'dan baÅŸlayarak pek çok kanunda yer alan sınırları belirsiz "genel ahlak" kriteri hâlihazırda kadın ve LGBTÄ°+ların hayatlarının her alanında insan haklarına aykırı yaptırımlarla karşılaÅŸmalarına neden oluyor. Zaten evlilik yoluyla vatandaÅŸ olmak için “evlilik birliÄŸi ile baÄŸdaÅŸmayacak bir faaliyette bulunmama” ve “kamu düzeni bakımından engel teÅŸkil etmeme” ÅŸartları hâlihazırda kadınların aleyhine uygulanırken bir de “genel ahlak” gibi iyice muÄŸlak bir ÅŸartın eklenmesi kabul edilemez.

 

Basın açıklamasının ardından KESK’li kadınlar Antalya’nın TBMM’de bulunan kadın vekillerine yasaya karşı oy kullanmaları için faks çektiler.

bottom of page